Avrupada yaşayan arkadaşımla konuşuyordum. Haberlerde bahsettiğini, maden kazasında nasıl 301 kişinin öldüğünü, bunun bir terör saldırısı mı yoksa bir savaş mı olduğunu sordu bana?
Savaş mı? Sorabilir miyiz kendimize? Ülkeler artık savaşlarda bile bu kadar kayıp vermezken, biz nasıl oluyor da bir maden kazansından 301 kişiyi toprağa verebiliyoruz. Cumhuriyet Tarihimizin en çok can kaybı yaşanan maden kazası 13 Mayıs 2014'de yaşandı. Henüz aynı yıldayız. Aradan çok zaman geçmemesine rağmen Şimdide Ermenek için aynı telaşa düştük. 18 maden işçisi bugünün tarihine göre 7 gündür madendeler.
Yapılan açıklamalarda henüz kimseye ulaşılamadığı yönünde. Ben bu tabloyu bir yerden hatırlıyorum ama nereden. Ermenek için telaşlanırken, 1 Kasım'da Zonguldak'tan bir kaza haberi geldi. Maden ocağında vagonun çarptığı madenci hayatını kaybetti. Var mı artıran?
Neyse ki şimdilik yok. Hala tartışmaları bitmeyen SOMA faciası tam anlamıyla kafalardaki soru işaretlerini yanıtlamamışken, yerine 40 gün kapalı kalan, devlet tarafından öne sürülen şartları kabul etmediği için faaliyete geçmeyen, sonra aniden çalışmaya başlayan maden girdi. Ermenekteki madenciler için tavsiyelere açık olduğunu belirten Enerji bakanımız, hali hazırda ulaşılan bir işçinin olmadığını da sözlerine ekledi.
Başımız Sağ Olsun
Ermenekteki madenin sahibi, kazanın olduğu gün telefon ile katıldığı televizyon programında, "Başımız Sağ Olsun, (Neredeyse) Olur Öyle, Takılmayın v.b açıklamalarda bulundu. Bunlar gündemde olan, hepimizin şahit olduğu olaylar. Teknoloji, eğitim, sağlık, savunma alanında ne kadar ileri gittiğimiz şuan da açıkçası benim umurumda değil. Eğer ülkemizde meydana gelen maden kazalarında 301 kişi ölebiliyorsa, kazadan sonra 7 gün geçmesine rağmen hala madene ulaşamıyorsak, bence bir arpa boyu yol gitmemişiz bile.
Sektör ve Çalışan
Ortada bir ürün var. Kömür. Bunun da bir yer altından çıkarma maliyeti var. Bu maliyet 1 ton için minimum 70 Dolar diyelim. Siz bunu kalkıp da 14 dolara mal etmeye çalışırsanız, gerisini hepimiz acı bir şekilde yaşadık ve tanık olduk zaten. Başbakanımız Denetleme elemanlarının, denetleme yaptığı firmada içtiği çayın bile haram olduğunu söyledi. Evet. Haklı. Ancak onları denetleyen denetleme elemanlarına da ihtiyacımız olacak bu mantığa göre.
1981 Yılında Kapanan Maden Hala Denetleniyor
Denetleme şöyle dursun, maden çevresinde iyileştirmeler yapılıyor. Çevreye ve vahşi yaşama zarar verebilecek maden salınımları özel pompalar ile temizleniyor. Madenin çökme riski olan bölgeleri işaretleniyor ve biriken su çekiliyor. Burası 1981 yılında kapatılmış bir maden. Nerede mi? İngiltere. Türkiye demek isterdim. Ama bizim kapattığımız madenleri, çevreye zarar vermesin diye denetlememizden önce, yapmamız gereken çok şey var. Mesela bir maden işçisini 13 saat çalıştırmamak. İş güvenliği yasalarını kağıtlarda bırakmamak, bunları hem uygulamak, hem de iş arayan, ucunda ölüm olduğu halde o madene girmemesi gerektiğini işçilerimize anlatmak gibi.
Ekmek Parası
Bu ülkede haklı veya haksız durumda olan herkesin ağzında olan bir terim. Artık bu terimi bırakamaz mıyız? O madeni usulsüz çalıştıranın da ekmek parası,olmayan iş güvenliği, yasa dışı çalışma saatleri ile o madene inenin de ekmek parası. Bu artık arkasına geçilen, üstüne binilen bir tabir olmadı mı yeteri kadar?
Savaşta Mısınız?
Avrupadaki arkadaşım son yaşanan sınır olaylarından mıdır nedir bilemediğim bir soru yöneltti bana. Güldüm. Sonra vazgeçtim "Hayır. Değiliz demekten.". Ülkemiz oradan bakılınca nasıl görünüyor bilemem ama iyi görünmediği kesin.
Sonra Sessizlik
Sertan Comertel
0 comments:
Yorum Gönder